Öne Çıkan Yayın

İslami olarak Ölümden Sonra Yaşam ve Ruh Hususu

Selam, Aslında şu an hiç kimse beni okumuyor biliyorum ama, Allah nezdinde "çabalamış" sıfatı kazanmak için bu yazıyı yazacağı...

22 Ekim 2017 Pazar

Bismillah!

Beyt’ül Hikme dokuzuncu asırda Abbasiler döneminde Bağdat’ta kurulan kütüphane ve tercüme faaliyetlerinin yapıldığı bilim merkezidir. 
Beyt’ül Hikme’nin kuruluşunu etkileyen sebepler kültür merkezleriyle diyaloğa geçilmesi, medeniyetlerin gelişmeye başlaması, farklı medeniyetlerle yaşanan tartışmalar,ilk Abbasi halifelerinin destekleri, yabancı toplulukların desteği, toplumun ilme bakış açısı olarak sıralanabilir.
Beyt’ül Hikme’nin oluşturulmasında halifeler rol oynamıştır. Beyt’ül Hikme’nin temelleri, Abbasi halifesi Mansur döneminde atılmıştır. Mansur döneminden sonra Halife Harun Reşid döneminde ise bu çalışmalar artarak devam etmiştir. Halife Me’mun döneminde ise Beyt’ül Hikme son halini almıştır. Halife Me’mun bu kuruma maddî anlamda büyük yatırımlar yapmıştır. Bu kurumun en önemli özelliklerinden biri tercüme faaliyetleridir. Beyt’ül Hikme bir tercüme ve araştırma enstitüsü, aynı zamanda bir rasathane ve kütüphane işlevi görüyordu. Bu dönemde felsefe, hendese, mûsiki ve tıp alanlarında yazılmış eserleri getirmeleri için İstanbul’a heyetler gönderildi ve İstanbul’dan getirilen bu eserler Arapça’ya tercüme edildi. Sanskritçe, Pehlevîce, Yunanca ve Suriye dillerinden eserler tercüme edildi. Huneyn b. İshak, Ya’küb b. İshak el-Kindî, Muhammed b. Mûsâ el-Hârizmî ve Ebü’l-Hüzeyl el-Allâf gibi müelliflerin tercüme ve telif ettikleri eserler vasıtasıyla devrin bilimine, felsefe hayatına önemli katkıda bulunuldu. Bu tercüme çalışmaları 750 senesinden 900’e kadar devam etti. Çeviri ve araştırma faaliyetleri için âlimler himaye edildi.
Müslümanlar, 8. asırdan itibaren tıp, astronomi, siyaset, felsefe, mantık gibi ilimleri tercüme faaliyetine girişmişlerdir. Bu çeviri hareketi ile ilimler Yunan, İran-Sasani ve Hind’den İslâm ilim dünyasına, işlenmeden, eleştirilmeden ve ayıklanmadan olduğu gibi aktarılmamıştır. Bu ilimler bir ayıklama ve eleştiri süzgecinden geçirilmiş, Kur’ân ve Sünnet olmak üzere İslam ilim ve kültür potasında harmanlanmışlardır. Bu suretle Müslüman düşünür ve filozoflar, ûlûmun ve düşüncelerin bir kısmını almış, katılmadıklarını ise reddetmişlerdir.
Beyt’ül Hikme’nin sahip olduğu kitap sayısı gün geçtikçe artış göstermiş, kütüphanenin genişlemesiyle birlikte ciddî bir iş bölümü de yapılmıştır. Ayrıca kütüphane, çeşitli bölümlere ayrılarak buralara yöneticiler tayin edilmiştir.  Çeşitli iş bölümlerine hem uzman hem de yardımcı elemanlar sevk edilerek buralarda titiz ve başarılı çalışmalar yapılmıştır. Yunanca, Süryanice, Hintçe, Farsça ve daha birçok dilde yazılmış eserler Arapça’ya tercüme edilmiştir. Böylece her dili bilmeye imkânı olmayan insanlar bu eserlere tercümeler vasıtasıyla ulaşmıştır.
Rasathaneler Beyt’ül Hikme’nin bir bölümü olarak çalışmıştır. Halife Me’mun döneminde astronomlar görevlendirilmiştir. Rasathanenin kurulmasının neticesinde evvel zamanlarda sadece kütüphane ve tercüme bürosu olarak çalışan Beyt’ül-Hikme’nin faaliyet alanı genişlemiştir. Bu şekilde bu kurum tabiî ilimlerin araştırıldığı bir merkez haline gelmiştir.
Beyt’ül Hikme okulunda yetişen İslam alimlerinden ve bu kurumun yapısından batı dünyası etkilenmiştir. Hatta bu kurumun Rönesansı tetikleyen unsurlardan biri olduğu söylenebilir. İslâm ilim dünyasında çok mühim bir yeri olan bu merkez 1258’de Moğol hükümdarı Hülâgû tarafından yakılıp yıkılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder